Atatürk için bir şarkı: Kâr-ı Cumhuriyet
Hakkı Bey 1865’te İstanbul’un Balat semtinde dünyaya geldi. Babası “İdare-i Hususiye” memurlarından hanende Reşid Efendidir.
İsmail Hakkı Bey, camilerde okuduğu ezanlar çok beğeniliyor ve sesinin güzelliği dikkatleri çekiyordu. Bu güzel sesi duyan bir saray görevlisi, İsmail Hakkı Beyin Mızıka-i Hümayuna alınmasını sağladı.
Çok çalıştı ve sanatını geliştirerek “Sersazende”liğe terfi ettirildi, padişah müezzini oldu ve serhanende olarak Saray Fasıl Heyeti’ni yönetti, padişah müezzin başı oldu. Daha sonra Mızıka-i Hümayunda “kolağası” yani yarbay rütbesine kadar yükseldi.
İsmail Hakkı Beyin birçok eserleri vardır. Ancak benim için en değerlerinden biri sözleri kendisine ve bestesi kimi kaynaklara göre kendisine, kimi kaynaklara göre Neş’et beye ait olan Nevruz makamında “kâr-ı Cumhuriyet”tir. Bu eserin sözleri şöyle:
“Ey dehası kudreti azmiyle kudretler yapan
Hak yolunda uğraşan Hakk’ı seven Hakk’a tapan
Hep senin şirane azmin ile kurtuldu vatan
Ey Kemal kalplerde sensin en büyük tahtlar kuran”
Görüldüğü gibi İsmail Hakkı Bey veya Neş’et bey Gazi Mustafa Kemal için “deha” demekle O’nun yaratıcı zeka ve kişiliğini, “azimli” demekle engelleri aşmada kesin kararlı, “kudret” demekle güçlü yetenekli, “hak” demekle hukuka ve inanca taptığını ve sonuçta kalplerde büyük tahtlar kurduğunu anlatmaktadır.
Güftedeki “Kemal” sözcüğü o dönemde Mustafa Kemale halkın ne kadar içten başlandığını göstermektedir.
Bilindiği gibi sarayla ilişiği bakımından benzer konumda olan Rauf Bey, Mustafa Kemal Paşa’ya saltanat ve hilafete bağlı olduğunu, babası padişahın ekmeği ile yetiştiğinden kanında bu nimetin zerrelerinin olduğunu, nankör olmadığını ve olamayacağını, ayrıca padişaha sadakat borcu olduğunu söylemişti.
Ancak Rauf bey sonradan cumhuriyetçi olduğunu “Geçen sene sekiz saat süren fırka müzakeresinde Cumhuriyetçi olduğumu söyledim.” diyerek açıklamıştır.
İsmail Hakkı Bey’in Atatürk için yukarıda belirtilen nitelikteki bir eseri bestelemesi çok önemlidir. Çünkü babası Osmanlıda devlet görevlisidir. Ayrıca kendisinin sarayda padişahın müezzin başı olmasına ve yarbay rütbesine kadar yükselmesine rağmen Rauf bey gibi padişaha sadakat borcu olduğunu düşünmemiş, gerçeği söylemenin nankörlük olmadığını belgelendirmiştir.
“kâr-ı Cumhuriyet” bestesini dinleyince çok beğendim ve çok sevdim. Bu şarkının güncel olarak her yerde okunması, tanıtılmasının sağlanması gerektiğine inanıyor ve umut ediyorum.
Soyadı Kanunu’ndan sonra “Aksoy” adını alan İsmail Hakkı Bey Konservatuvardan Bebek’teki evine tramvayla dönerken 30 Aralık 1927 yılında yaşamını yitirdi.
İzzet Doğan
Emekli İstanbul Hakimi