Dönüşümün Gemisi

Dönüşümün Gemisi

Türkiye’de yaşamak kapalı bir kutunun içinde özgürce yaşadığını hissetmek gibi bir şey. Kutuda delikler açtıkça -tabi açabilirsen- aslında ne olduğunu fark ediyorsun.

Yıllar önce okuduğum Franz Kafka’nın Dönüşüm adlı eserini şimdiye kadar nasıl da yanlış değerlendirmişim meğerse!

Eserde tekrar eski haline dönemeyen Gregor Samsa’nın bir sabah uyandığında kendisini bir böcek olarak bulması konu edilir. En sevdikleri tarafından bile iğrenilerek bakılan Gregor, yeni haline kendisi dahi alışamaz. Yok edileceği kaçınılmazdır. Ama yaşam öyle bir olgudur ki mücadele edesi gelir her canlının. Gregor da yeni haline alışmaya ve mücadele etmeye çalışır önceleri. Sonra sorgular her zaman yaptığı gibi, onu dönüştürenin ne olduğunu? İçinde bulunduğu sistemin bir parçası, uslu ve yararlı, kullanıma uygun bir obje olmayı kabul etmediğini fark eder. Haksız, hukuksuz ve dayanılmaz kurallara karşı koymanın, ötekileşmenin bedelidir içinde bulunduğu durum. Öyle bir dönüşmüştür ki artık en sevdikleri dahi onun ölümüne üzülmeyecektir.

Gregor kendisini iğrenç bir böceğe dönüşmüş bulur. Ama iğrenç olan kendisi değil sistemdir aslında. O gördüğümüz süslü sokaklar, güzel evler, tertemiz eller gözümüzdeki perde kalkınca da öyle midir gerçekten! Gregor sisteme karşı çıkanların ta kendisidir. Kafka, başına gelenleri karşısındakinin; sorgulamayan, düşünmeyenlerin gözünden anlatmıştır bizlere aslında. Benim bugüne kadar anlamadığım da buymuş meğer…

İşte Türkiye’de, hükümet ve güvenli sokaklar için mücadele ettiklerini iddia edenler; sokak hayvanları ölmesin diye mücadele edenleri, barınaklarda yaşananları gözler önüne serenleri, sosyal medyada sınırlı imkanları ile gece gündüz toplumun dikkatini çekmeye çalışan hayvanseverleri tıpkı Gregor Samsa’nın böceğe dönüşmüş hali gibi görüyorlar. Hatta keşke o öldürdükleri hayvanlar ile o hayvansever böcekler de yok olsa! Oh, içinde yaşadıkları kutu ne güzel, temiz, pırıl pırıl deliksiz bir özgür kutu olurdu.

Şimdi gel sen bu varlıklara laf anlat anlatabilirsen! Yaratılanı yaradandan ötürü sevdiklerini iddia edenler, barınaklarda rehabilite ettikleri bahanesiyle sokaklarda hiçbir suçu günahı, kimseye bir zararı olmayan mahallenin sessiz sakinlerini toplayıp, çamaşır suyu enjekte ederek, kafalarını kesip iç organlarını çıkararak toplu mezar olarak hazırladıkları çukurlara atıyorlar!

Sevgiden yoksun ama dini bütün bu canlılara ne söyleyeceksin sen şimdi! Neyi değiştireceksin! Onların dünyasında kedi köpeklerin yaşaması önemli değil ki. Kedi köpek giren ev mundar olur zaten onların gözünde! Toplayıp yok etmek çok normal bir şey onlar için. Hatta çocukları parklarda bahçelerde sokak hayvanlarına karşı korudukları için çok mutlu bile oluyorlar.

Olsunlar bakalım. Mutlu olsunlar. Doğa boşlukları sevmez. Biri gider biri gelir.

Kedilerin fare, kertenkele, yılanları; köpeklerin vahşi kurt, çakal vs hayvanları şehirlerden uzak tuttuğunu bilmiyorlar demek ki… Öğrenirler, öğrenirler. Zaten bizim halkımız yaşayarak öğrenir. Laf anlatamazsın!

Evrim teorisine göre insan ırkı homo sapiens’in devamı. Belki de yok olan homo sapiens idaltu bu haksızlıklara dayanamadı ve yok olmayı seçti. Kim bilir? Çünkü iyilik değil kötülük kazanıyor. Çocukken dinlediğimiz iyilerin kazandığı hikayeler belki de hiç yaşanmadı. Belki de Pamuk Prenses hiç uyanamadı. Külkedisinin ayakkabısı kötü kalpli kız kardeşinin ayağına oldu. Prensle şatoda mutlu yaşayan da oydu.

Ne yazarsan yaz, neyi örnek gösterirsen göster anlamayan, dinlemeyen, kazanmanın dünyada sadece kendi varlığını devam ettirmek olduğuna inanmış evrimini tamamladığı şüpheli bir sapiens grubu var karşımızda. Onlar ile aynı kutunun içinde ama farklı dili konuşuyoruz ne yazı ki. İşte bu nedenle dönüşüm kaçınılmaz oluyor.

Nuh efsanesinden de mi korkmuyor bu inananlar acaba?

Hani insanlar doğru yoldan sapmıştı, düzen bozulmuştu da Tanrı’ya isyan etmişlerdi. Sonra Hz. Nuh bir gemi yapmıştı. İçine de her canlıdan bir çift almıştı. Yoksa o geminin içindekiler hep kötü müydü? Yalan mı söylediler biz inandık diye. İyiler kaybetti mi aslında?

Biz hayvanseverler boşuna uğraşıyoruz. Evet boşuna uğraşıyoruz. Çünkü o yasa çıktı. Zaten bizi çoktandır böcek gibi gören, ezmeye çalışan bir güruha demokrasi varmış da modern yaşamın getirdiği yasalar ile sanki doğru ve tarafsız bir cevap verilecekmiş sanıyoruz. Kendimizi kandırıyoruz. Vicdan yok. Ahlak yok. Adalet yok. Kalkınma zaten yok…

İnsan Türkiye’de yaşayınca her şeyi yanlış anlıyor. Ben de şimdiye kadar okuduğum öğrendiğim şeyleri nasıl yanlış anladığımın ayırdına vardım bu sabah.

Bir şeyin daha farkına vardım: Eğer bu gemide onlar varsa ben yokum. Cana kıyan, yok edenler kurtulacaksa ben tufanda dalgaların içinde yüzebildiğim kadar yüzmeyi tercih ediyorum. Elbet o dalgaların da durulduğu bir liman olacaktır. Orada bir gemi dönüşenleri, sorgulayanları, vicdanı sızlayanları binsin diye bekliyordur…

İnanıyorum

Berna Deveci

BFDK Üyesi

https://www.okurmedya.com/yazar/berna-deveci/donusumun-gemisi-196-kose-yazisi