EN BÜYÜK HAZİNE: KANAAT
İnsanı iyiliğe de kötülüğe de sevk eden duyguları ve hırslarıdır.
Çevremizde yaşanan olup bitene baktığımızda bir canlıyı kurtarmak için kendi hayatını tehlikeye atanın da, canlıya işkence yaparak öldürenin de insan olduğunu,
Evine bir ekmek götürdüğü zaman mutlu olan hamalında, tüm zenginlikler içinde olmasına rağmen mutlu olamayan Holding patronunun da insan olduğunu unutmamak lazım.
Her ikisi de insan ise biri niye böyle diğeri neden öyle?
İnsanları mutlu eden de, şirazeden çıkaranda kanaatleri yada hırslarıdır. Hırsın esiri olursa bir insan sonu zarardır. Sebebi hırs hasarettir diye güzel bir söz var. İnsanın duygularını dizginleyebilmesi çok zordur. O yüzdendir ki hırsın esiri birçok insanın felaketini getirmiştir. Kanaat en büyük hazinedir.
“Mal istersen kanaat yeter. Evet, kanaat eden iktisat eder; iktisat eden bereket bulur.”
Kanaat etmeyen, hırsla mal ve mülk peşinde koşan insan ne büyük bir aldanma içindedir, keşke bilebilseydi. Bilseydi ve bilseydik, dünya peşinde koşmaz ve endişelere kapılmazdık.
Belki de insanı bekleyen bu büyük tehlikeyi anlatan en güzel hikâyeyi Tolstoy yazmıştır. Tolstoy, “İnsan Ne ile Yaşar?” da hırsının peşinde koşan insanın feci sonunu o kadar güzel resmetmiştir ki anlatılmaz.
İşte o muhteşem hikaye;
Çiftçi Pahom’un hazin ve ibretlik öyküsü yer alır. Sıradan kendi halinde bir çiftçi olan Pahom, daha zengin bir hayatın hayalini kurmaktadır. Uzak bir yerlerde, cömert bir baronun karşılıksız toprak verdiğini duyunca, daha çok toprak elde etmek için barona gidip talebini iletir.
Gerçekten de Baron herkese istediği kadar toprak veren cömert biridir. Pahom’a “Sabah güneşin doğuşundan batışına kadar kat ettiğin bütün yerler senin. Fakat güneş batmadan yeniden başladığın yere dönmen lazım” der.
“Yoksa bütün hakkını kaybedersin!..”
Pahom güneşin doğuşuyla beraber başlar yürümeye. Tarlalar, bağlar, bahçeler geçer. Tam geri dönecekken gördüğü sulak bir araziyi es geçemez. Şu bağ, bu bahçe derken bakar ki güneşin batmasına az kalmış. Koşar, koşar, ama kesilir takati.
Halsiz adımlarla yürümeye devam ederken, Pahom’un burnundan kanlar damlamaya başlar. Başladığı noktaya iyice yaklaşmışken, bir an yığılır yere ve bir daha kalkamaz. Baron olanları izlemektedir. Çok kereler şahit olduğu olay yeniden vuku bulmuştur. Adamlarına bir mezar kazdırır.
Pahom’u bu mezara gömerler. Baron; Pahom’un mezarının başında durur şöyle der: “Bir insana işte bu kadar toprak yeter!”
İşte dostlar. Kıssa bu da, hisse de okuyana, düşünene ve anlayana..