Güç Zehirlenmesi Yaşayanlar

GÜÇ ZEHİRLENMESİ YAŞAYANLAR

Güç zehirlenmesi; hasbel kader hak etmemesine rağmen bir güce sahip olmuş kişilerin gücün etkisiyle çevresini, mahiyetini, ekibini, teşkilatını hiçe sayması, azarlaması, önemsiz görmesi, itip kakması, işine gelmeyeni alaşağı etmesi vb şekillerde tezahür eden bozuk bir ruh halidir.

Belki de en tehlikeli husus güç zehirlenmesi yaşayanların bunu fark edememesidir. Baştan başlayarak tüm organizmaya yayılan bu zehir etkisi ile sağlıklı düşünemeyen ve hakperestlik yerine her sorunu gücü ile çözmeye çalışan bu yapı bencil bir ruh ile birleşince artık kendisini bekleyen hazin sona süratle yaklaşmıştır.

Kendi bir eser ortaya koyamamış, birilerinin kanatları altına sığınan ya da var olan bir güce aşık, o gücün peşinde koşan şaklaban ruhlarla çevresi sarılmış güç zehirlenmesi yaşayanlar, kendilerini dev aynasında görse de içi kurtlanmış bir ağaç olduklarını ancak devrilince anlayacaklardır.

Güç zehirlenmesi her devirde olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Buyurun tarihten bir kıssa;

Vaktiyle bir derviş berbere gidip:

– Vur usturayı berber efendi, der.

Berber dervişin saçlarını kazımaya başlar ve diğer tarafa usturayı vuracakken, mahallenin kabadayısı içeri girer.

Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış tarafına sert bir tokat atarak:

– Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım, diye bağırır.

‘Dövene elsiz, sövene dilsiz’ olan, halktan gelen her şeyin Hak’tan geldiğine inanan derviş, sabreder. Fakat kabadayının tıraş esnasında da dili durmaz, sürekli alay eder derviş ile: “Kabak aşağı, kabak yukarı.”

Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkândan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, kontrolden çıkan bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelerek kabadayıyı altına alıp sürükler. Kabadayı oracıkta feci şekilde can verir. Berber dervişe bakar, sorar:

– Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?

Derviş düşünceli bir şekilde cevap verir:

– Vallahi gücenmedim ona. Hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki, kabağın da bir sahibi var. O gücenmiş olmalı!

Kıssadan hisse alan olur mu olmaz mı bilinmez amma bir kabağın dahi sahibi varsa, hakkını helal edenlerin, gücenmeyenlerin dahi hakkı yerde kalmıyorsa, bu güç sahipleri yaptıkları haksızlıkların, iftiraların, çirkinliklerin, aşağılamaların, densizliklerin, haklarını helal etmeyenlere yaptıklarının hesabının sorulmayacağını mı zannediyorlar acaba?

Sahip oldukları Kalyonlarıyla Deniz aşırı ülkeleri dahi feth edeceğini zannederek yelkenlerini şişirenler, gemilerinin Kaya’ya çarpmasıyla zehirlendiklerini ancak o zaman anlayabileceklerdir.

Kıssa bu da hisse kime?