KALEMİN FERYADI: BENİ CAHİL ELİNE VERME YA RAB!
Genelde aşağılama sıfatı olarak kullanılan Cahil ve Cehalet bir insanın başına gelen en büyük felakettir. İnsanı bir diğer felaketi ise ön yargıdır.
Sözcük anlamıyla Cehalet ya da cahillik: bilgisizlik halidir. Gerçeklerden kaçan, gerçeği çarpıtan insanlara yakıştırılır. Bilmezlik, okumamışlık, bilgisizlik olarak da bilinir.
İçinde yaşadığımız şu bilgi çağında bir insanın cahil olması kabul edilebilir bir durum değildir. Bir kişi önyargılara sahipse, diyaloga ve tartışmaya açık değilse, sadece ve sadece kendi doğruları ve kabulleri varsa, sadece kendini düşünüyorsa, kendi fikirlerine sahip çıkmaya çalışıyorsa, araştırmıyor, sorgulamıyorsa, her şeyi baştan o sığ düşünceleri ile kendi dünya görüşüne göre kabul ediyorsa o bencillikten kaynaklanan cahilliğin bataklığı içinde yüzüyor demektir.
Artık bu bilgi cağında ben bilmiyordum, bu konuda cahildim anlayışının mazereti yok ve olamaz. Bu yönüyle Cahil sözcüğü “bilmeyen” anlamından “bilmeye karşı olan, ön yargılara sahip bağnaz” anlamına dönüşmüştür. Bugün bilmeme imkanı yoktur. Her şey bir tık kadar ötemizde.
İlk emri ikra (oku) olan bir dinin mensupları olarak cehalet karanlığında boğuluyorsak bu dinimizin ahlaki boyutunu da anlamamış olmaktan kaynaklıdır. İnsana hayat veren ilim ve ahlaktır. Bu gerçeği Nikola Tesla “O kadar cahilsiniz ki, dininiz var diye ahlaka ihtiyacınız kalmadığını sanıyorsunuz” muhteşem tespiti ile ortaya koymuştur.
Anonim güzel bir sözümüz var.
“Kalem feryat eder ağlar mürekkep;
Beni cahil eline verme Ya Rab.
Lütfunla âlime çevir yolumu,
Kırma nolur kanadımı kolumu.”
Cahilliği artık bilmeyen değil, bilmeye kapalı olan olarak algılamak ve kabullenmek gerekir.