Mimar Sinan’ın acı hikayesi

Mimar Sinan’ın acı hikayesi

Doğumundan ölümüne kadar birçok hizmette bulunan Mimar Sinan’ın devşirme olduğunu biliyor muydunuz?

Peki ya, Osmanlı’dan günümüze kalan birçok eserin altında imzası bulunan, İstanbul’a suyu getiren Mimar Sinan’ın evinde susuzluktan öldüğünü biliyor muydunuz?

Doğrusu bunu ben bilmiyordum.

Bugün size beni çok etkileyen Mimar Sinan’ın trajik hikayesini anlatmak istiyorum.

Mimar Sinan 1490’larda Kayseri’nin Ağırnas köyünde doğdu. 1538’de Lütfi Paşa’nın tavsiyeleriyle mimarbaşı oldu ve 1588’de ölene kadar görevde kaldı. Mimarbaşılığı sırasında yüzlerce cami, mescit, medrese, darülkurra, türbe, imaret, hastane, kervansaray, saray, su kemeri, hamam inşa etti.

Mimar Sinan, Karamanlı denilen Anadolu’da yaşayan Hıristiyan Türklerdendir. Osmanlı döneminde devşirilip, Müslüman olmuştur.

MİMAR SİNAN NASIL ÖLDÜ, BİLİYOR MUSUNUZ?

İstanbul’da sürekli su problemi yaşanmaktadır. Bu problem Kanuni Sultan Süleyman döneminde de yaşanmaktaydı. İstanbul’un o günkü nüfusu çoğalınca Kanuni Sultan Süleyman Mimar Sinan’ı yanına çağırır ve der ki; “Mimarbaşı, milletimiz su sıkıntısı çekmekte. Bir at yükü suya çok miktar akçe ödüyorlar. Acaba halkımızın bu su ihtiyacını karşılamak için bir şeyler düşünmez misiniz?”

Mimar Sinan da şu cevabı verir: ”Hünkarım, siz bana müsaade edin, ben İstanbul’un çevresini bir dolaşayım, dışarıda mevcut suları İstanbul’a getirmenin mümkün olup olmadığını bir inceleyeyim ve ondan sonra size bir cevap vereyim.”

Bu cevaptan sonra günlerce araştırmalar yapan Mimar Sinan, huzura çıkar ve Padişah’a ”İstanbul’a su getirmek mümkündür Sultanım, fakat çok ağır bir şartı var. Çok maliyetli olur bu iş. Sultanım, altın dolu keseleri uç uca dizerek İstanbul’a su gelebilir” ifadelerini kullanır.

Kanuni Sultan Süleyman, Mimar Sinan’a şöyle der;

“Mimarbaşı mimarbaşı, sen İstanbul’a su getirmenin mümkün olup olmadığını söyle. Eğer mümkünse ben keseleri değil uç uca, yan yana dizmeye razıyım”

Padişahın bu sözlerini duyan Mimar Sinan kolları sıvar, işe koyulur. Mimar Sinan, aylarca yapılan araştırma ve çalışmalardan sonra İstanbul’a su getirir ve şehrin belli meydanlarında umumi çeşmeler yaparak suyu akıtır. Bu çeşmelerin tamamı da kırkı bulur. Ve Kırk Çeşme suları akmaya başlar.

MİMAR SİNAN’A ÖZEL ÇEŞME

Su böylesine pahalıya geldiği ve kıymet kazanmaya başladığı için Kanuni bir ferman çıkarır, der ki: “İstanbul meydanlarındaki umumi çeşmeler halkın malıdır. Hiç kimse bu çeşmelerden gizlice yeraltından evine su alamayacaktır.”

Bu umumi kaidenin bir istisnasını da koyar Kanuni. O da özel olarak Sinan’a iletilir. Denir ki: “Sen İstanbul’a böylesine güzel bir çalışma sonunda kırk çeşme sularını getirdin. Sen evine özel olarak bir lüle su alabilirsin.”

Ve Süleymaniye civarındaki meydan çeşmesinden Sinan’ın evine özel olarak yol yapılır ve su akıtılır. Böylece Mimar Sinan evinde özel suyu olan tek kişi olur.

Mimar Sinan, Şehzadebaşı Cami, Süleymaniye Cami ve Edirne’deki Selimiye Camiini yaptıktan sonra yaşlanır.

Kanuni de vefat etmiştir, yerine başka padişahlar geçmiştir. Ve Sinan 99 yaşına gelmiştir. Çevresindeki dostları göçtüğü için de kendisi İstanbul’da adeta yapayalnız kalmıştır. Ve yeni bir nesil yetişmiştir.

MİMAR SİNAN MAHKEMEYE ÇAĞRILDI

Bir gün Sinan’ın kapısına birisi gelip dayanır. Kapıyı çalar. Sinan bastonuna dayanarak kapıyı açar, “Buyurun” der. Gelen kişi, “Ben Topkapı Sarayı postacısıyım. Sizi divana çağırıyorlar. Herhalde bir soruşturmaya tabi tutulacaksınız” der.

Oldukça yaşlanan Mimar Sinan, bastonuna dayana dayana saraya gider.

Orada bir soruşturma heyeti kurulmuştur: Kadılar, ulemalar, müftüler…

Sinan’a şöyle derler: “Sinan Ağa, hakkında şikâyet var. Eve su almak yasak olduğu, hiç kimse evine özel olarak su almasın’ diye padişah fermanı olduğu halde, sizin evinizde özel su varmış.”

“Evet,” der, “Cihan Padişahı Kanuni Sultan Süleyman bana özel olarak müsaade etmişti. İstanbul’a yaptığım, su hizmetinden dolayı sadece benim şahsıma su müsaade etmişti” der.

“O zaman şu müsaadenizi, fermam görelim de ses çıkarmayalım. Kimseye verilmemesine rağmen, sizinki devam etsin.”

Mimar Sinan; “Ben o zaman Cihan Padişahından ferman istemekten hicap etmiştim. Fermanım falan yok, ama su benim evimde akıyor.”

Divan müşkül durumda kalır, konuşmalar olur: “Sinan büyük hizmetler etmiştir, evinde suyu aksın.” Oradan başkaları cevap verir: “Bu Âl-i Osman’a hizmet eden sadece Sinan mı? Sinan gibi daha nice hizmet edenler vardır. Ya onların da evine özel su verilsin, ya da Sinan’a da bu ayrıcalık tanınmasın.”

Divanda uzun münakaşalar olur, son olarak verilen karar şudur: “Sinan gibi diğer hizmet edenlerin de evine su bağlanamayacağına göre, Sinan’a verilen su kesilmeli, fakat şimdiye kadar kullandığı su fermansız kullandığı için bir ceza verilmemelidir.”

100 YAŞINDAKİ MİMAR SİNAN SUSUZLUKTAN ÖLÜR

Bu karardan sonra Kırk Çeşme sularını İstanbul’a getiren Mimar Sinan evine gelir.

Mimar Sinan 100 yaşına girerken hastalanır yatağa düşer. Vefat sırasında bir bezi suya batırıp da dudağına çalmak isterlerken bakarlar ki, evindeki musluktan su akmıyor. İstanbul’a su getiren Sinan, susuz evde vefat eder. Vefatı öncesinde bu olayı başında konuşanlara verdiği cevap enteresandır:

“Biz hizmetimizi dünyada bir bardak suya satacak kadar menfaat düşkünü değiliz. Biz hizmetimizi Allah için yaptık ve mükafatını da ahirette bekliyoruz. Dünyada evimize su verilmediği için çok üzgün değiliz.”

Tahsin Keskin

https://www.kocaelizirve.com/yazi/tahsin-keskin/mimar-sinan-in-aci-hikayesi/8194277/#:~:text=100%20YA%C5%9EINDAK%C4%B0%20M%C4%B0MAR%20S%C4%B0NAN%20SUSUZLUKTAN%20%C3%96L%C3%9CR&text=Mimar%20Sinan%20100%20ya%C5%9F%C4%B1na%20girerken,Sinan%2C%20susuz%20evde%20vefat%20eder

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın