Rüşvet Suçu

RÜŞVET SUÇU  (TCK m. 252)

Dini literatürde ve beşeri hayatta Rüşvet ve Rüşvetçi hakka tecavüz ettiğinden, bir hakkın başkasına geçmesine neden olduğundan olsa gerektir ki hoş karşılanmamış ve lanetlenmiştir.

Selam verdim, rüşvet değildir deyu almadılar”. (Fuzuli)

Allah’ın laneti, rüşvet verenin ve rüşvet alanın üzerine olsun.” (Hadis-i Şerif)

Rüşvet toplumun kanseri olarak tanımlanmıştır. Toplumları içten içe çürüten sari bir hastalık.

Rüşvet ceza kanunlarımızda nasıl düzenlenmiştir? Bu konuyu analiz etme gerekir.

Rüşvet nedir?

Rüşvet Suçu Türk Ceza Kanunu’nun Özel Hükümler kitabının Dördüncü Kısmının “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar” başlıklı birinci bölümünde düzenlenmiştir.

TCK madde 252 de Rüşvet suçu tanımlanmıştır.

5237 sayılı TCK’nın 252. maddesinin gerekçesinde “Kamu hizmetlerinin gerek eşitlik gerek liyakatlilik açısından adalet ilkelerine uygun yürütüldüğü, kamu görevlilerinin rüşvet kabul etmez ve satın alınamaz oldukları hususunda toplumda hâkim olan güvenin, inancın sarsılmaması gerekir. Rüşvete ilişkin suç tanımı, bu güveni korumayı amaçlamıştır” denilmek suretiyle, kamu görevinin yapılması sırasında dürüstlükten en ufak sapmanın dahi kamu idaresinin güvenilirliğini sarsacağı kaygısını duyan yasa koyucu böyle bir düzenlemeyle, toplumda mevcut olan güvenin korunmasını amaçlamıştır.

RÜŞVET SUÇUNUN UNSURLARI

-Rüşvet suçunun işlenmesi için şartlardan biri, yapılması veya yapılmaması istenen fiilin kamu görevlisinin görev alanına girmesi gerektiğidir. Bununla birlikte kamu görevlisinin elde etmek istediği menfaat, hukuki olmayan bir işin yapılması ya da yapılmaması amacında olmalıdır.

-Rüşvet suçu, tek failli değil; çok failli bir suç olup, rüşvet suçunda, rüşvet alan ve rüşvet veren olmak üzere en az iki fail bulunmaktadır. Rüşvet verme suçu, herhangi bir kimse tarafından işlenebilir (TCK m. 252/1). Rüşvet teklifinin kabul edilmemesi durumunda yalnızca teklif eden faildir.

-Rüşvet suçunun oluşması için haksız menfaatin karşılığında anlaşılan fiilin yapılmasına ya da yapılmamasına lüzum bulunmamaktadır. Tarafların rüşvet konusunda anlaşmaya varmış olmaları halinde rüşvet suçu tamamlanmış olacaktır. Rüşvet anlaşması, işin yapılmasından önce ya da en geç işin yapılması anında kurulmuş olmalıdır.

-Rüşvet suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Kamu görevlisinin bir işi yapmak ya da yapmamak karşılığında bilerek ve isteyerek haksız olarak menfaat temin etmesi isteği olmalıdır. Taksirle işlendiğinde cezalandırılacağına ilişkin açık bir düzenleme bulunmadığından bu suçun taksirle işlendiğinde cezalandırılabilmesi mümkün değildir.

RÜŞVET SUÇUNUN FAİLLERİ

Rüşvet verme fiili, bizzat doğrudan fail tarafından işlenebileceği gibi aracılar vasıtasıyla da işlenebilir. Burada esas önemli olan nokta, haksız yararın sağlanması veya sağlanacağının vaad edilmesidir. Haksız yarar, dolaylı bir biçimde üçüncü kişiler aracılığıyla sağlanmış veya vaad edilmiş olsa dahi rüşvet verme suçu işlenmiş olur.

Rüşvet alma suçu, ancak kamu görevlisi olan bir kişi tarafından işlenebileceği gibi kamu görevlisi olmayanların da rüşvet suçu faili olması mümkündür.

TCK’nun 252 nci maddesinin 2. fıkra ve gerekse 8. fıkradaki kurum ve kuruluşlar adına hareket eden kişiler yönünden rüşvet alma suçu özgü suç vasfındadır.

TCK kapsamına göne; kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişidir. Buna göre; milletvekili, belediye başkanı, belediye meclis üyesi gibi seçilenler; avukat, hakim, savcı, bilirkişi, tanık gibi yargı görevi yapanlar; kaymakam, vali, öğretmen, emniyet müdürü, polis gibi atanan memurlar kamu görevlisi olarak kabul edilmektedir. Bunun yanında, kooperatifler, halka açık anonim şirketler, kamu yararına çalışan dernekler ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları adına hareket ederek hukuki ilişki tesis edenler veya hukuki ilişkinin devamı süresince haksız bir yarar sağlamaya çalışanlar da rüşvet alma suçunun faili olabilecektir.

TCK’nun 252. madde ile 5. ve 6. fıkralarda özel müşterek fail düzenlenmiştir. Maddenin değişik 5. fıkrasına göre kamu görevlisi olup olmadığına bakılmaksızın, rüşvetin teklifi, anlaşma sağlanması veya menfaatin temini hususlarında aracılık yapan kişi müşterek fail olarak kabul edilmektedir. Aracılık iki taraftan birinin teklifiyle yapılabilir. Rüşvet anlaşması sonucunda kendisine dolaylı olarak menfaat sağlanan üçüncü kişi veya tüzel kişinin yetkilisi, kamu görevlisi olup olmadığına bakılmaksızın rüşvet alma suçunun müşterek faili olarak cezalandırılır.

TCK’nun 252. madde ile 7. Fıkrasında sayılan failin, yargı görevi yapan (hakim, savcı, avukat), hakem, bilirkişi, noter veya yeminli mali müşavir olması, suçun nitelikli halini oluşturmaktadır. Suçun oluşması için amaçlanan şeyin rüşvet alan failin görevine giren bir iş olması da şarttır. Göreve girmeyen bir işin yapılması için yarar sağlanması fiili bu suçu oluşturmayacaktır.

Rüşvet anlaşması, rüşvet alan ile rüşvet veren arasında aynı amacın gerçekleşmesine yönelik, tarafların özgür iradeleriyle yaptıkları suç anlaşmasıdır. Rüşvet anlaşmasını yapıldığı sırada veya rüşveti aldığı sırada failin kamu görevlisi olması suçun oluşması için yeterlidir. Rüşvet suçu bir “kalkışma suçudur”; anlaşılmış olması yeterlidir, anlaşma sonrasında vaatlerin yerine getirilip getirilmediği önemli değildir.

RÜŞVET ALMA-RÜŞVET VERME SUÇU CEZASI (TCK m 252/1-2)

TCK 252 nci maddenin 1. fıkrasında, “rüşvet verme” suçu düzenlenmiştir, Bu fıkraya göre; görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için doğrudan veya aracılar vasıtası ile bir kamu görevlisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlayan kişinin dört yıldan on iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı hükme bağlanmıştır.

TCK 252 nci maddenin 2. Fıkrasında, “rüşvet alma” suçu düzenlenmiştir. Bu fıkraya göre; birinci fıkradaki şekilde menfaat sağlayan kamu görevlisi de aynı şekilde (dört yıldan on iki yıla kadar hapis) cezası ile cezalandırılacaktır.

TCK 252 nci maddenin 3. fıkrasında, rüşvet konusunda anlaşmaya varılması halinde suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunacağı belirtilerek teşebbüsün cezalandırıldığı bir “teşebbüs suçu” olduğu kabul edilmiştir.

TCK 252 nci maddenin 4. fıkrasında, “rüşvet alma” veya “rüşvet verme” suçuna teşebbüs halinde yani kamu görevlisi tarafından iş sabine yapılan talebin ya da iş sahibi tarafından kamu görevlisine yapılan talebin kabul edilmemesi hali bu suçlara teşebbüs olarak kabul edilerek birinci ve ikinci fıkralara göre verilecek cezaların yarı oranında indirileceği hükme bağlanmıştır.

TCK 252 nci maddenin 5. fıkrasında, rüşvet alma ve verme suçlarına her ne şekilde olursa olsun aracılık eden kişilerin de sıfatına bakılmaksızın bu suçlardan müşterek fail olarak sorumlu tutulacağı hüküm altına alınmıştır.

TCK 252 nci maddenin 6. fıkrasına göre, rüşvet ilişkisinden dolaylı olarak (üçüncü kişi olarak) menfaat sağlayan gerçek kişiler veya tüzel kişilerin menfaati kabul eden yetkililerini de bu suçtan müşterek fail olarak sorumlu tutulacaklardır.

TCK 252 nci maddenin 7. fıkrasında suçun nitelikli hali, ağırlaştırıcı nedeni düzenlenmiştir. Rüşvet alma veya verme ya da isteme, teklif etme suçlarını işleyen kişilerin fıkrada sayılan “yargı görevi yapan, hakem, bilirkişi, noter veya yeminli mali müşavir” konumunda olması durumunda verilecek ceza üçte birden yarısına kadar artırılacaktır.

TCK 252 nci maddenin 8. fıkrasında, rüşvet alma ya da verme suçunun, fıkra da sayılan kurum, kuruluş, şirket, kooperatif, vakıf veya dernekler adına hareket eden kişilere karşı teklifte bulunmak ya da bu kişilerin talepleri suretiyle işlenmesi halinde de bu kişilerin kamu görevlisi sıfatını taşıyıp taşımadıklarına bakılmaksızın bu kişiler tarafından da işlenmiş sayılacağına ilişkin bir istisna hükmü düzenlenmiştir. Bu fıkra hükmüne göre suçun oluşması için “kamu görevlisi olma” unsuru aranmayacaktır,

RÜŞVET SUÇUNUN MANEVİ UNSURU

Rüşvet suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Suçun maddedeki tanımına uygun unsurlarını bilerek ve isteyerek hareket edilmesi gerekmektedir.  Rüşvet suçunun taksirle işlenme imkânı bulunmamaktadır.

Rüşvet suçunda zincirleme suç kuralının uygulanabilir. Rüşvet alan veya veren kişinin bir suç işleme kararıyla değişik zamanlarda rüşvet suçunu işlemeleri halinde zincirleme/müteselsil suç kuralı (TCK m. 43/1) gereği uygulama yapılmalıdır. Suç kararının yenilenmesi halinde birden fazla suç oluştuğu kabul edilir.

ADLİ PARA CEZASINA ÇEVİRME, ERTELEME VE HAGB

Yargılama neticesinde hükmedilen sonuç cezanın bir yıl veya daha az süreli hapis cezası olması halinde, mahkeme hapis cezasını TCK 50. maddede yazılı adli para cezasına veya diğer güvenlik tedbirlerine çevirebilecektir.

Cezanın Ertelenmesi, TCK m. 51/1’de; “İşlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezası ertelenebilir. Bu sürenin üst sınırı, fiili işlediği sırada on sekiz yaşını doldurmamış veya altmış beş yaşını bitirmiş olan kişiler bakımından üç yıldır” şeklinde düzenlenmiştir.  Hükmedilecek ceza iki yıl ya da iki yıldan daha az olması halinde, hapis cezası hakkında erteleme kararı verilebilecektir.

Rüşvet suçunda; suçun cezasının 2 yıl veya altında belirlendiği hallerde HAGB kararı mümkündür ancak HAGB kararının verilebilmesi için rüşvet suçundan verilecek olan hapis cezasında indirim yapılabilecek hükümlerin uygulanması da gerekmektedir.

RÜŞVET SUÇUNDA ZAMANAŞIMI-UZLAŞMA

Rüşvet suçu ile ilgili dava zamanaşımı süresi 15 yıldır.

Rüşvet suçu, CMK m. 253 uyarınca taraflar arasında uzlaştırma prosedürü uygulanmasını gerektiren suçlardan değildir.

Av. İbrahim GÜLLÜ