Sakarya’daki Vahşetten Geri Kalanlar

Sakarya’daki Vahşetten Geri Kalanlar

Türkiye Sakarya’dan gelen bir yavru köpeğe yapılan vahşetle sarsıldı. Tabir caizse toplumun tüm katmanlarında şok dalgası oluşturdu. Bu nasıl bir şeydi? Kim neden ve niye böyle bir vahşeti yaşadık?

İnsan olanın yapamayacağı bu vahşeti hangi sadist ruhlu insan müsveddesi yaptı? Bunda toplum ve birey olarak sorumluluğumuz var mı?

Hatırlayalım Sakarya’da olanı. 

Sakarya’nın Sapanca ilçesinde ormanlık alanda bir yavru köpek, bacakları kesilmiş halde bulundu. İlk tedavisi orada yapılan köpek, İstanbul Ataşehir’de ki Hayvan Hastanesi’ne gerildi. Yavru köpeğe ağrı kesici ve antibiyotik verildi. İlk tedavisinden sonra yemek yemeğe başladı. Dört ayağı birden kesilmesine rağmen hayatta kalmayı başaran yavru köpek ameliyata alındı. Ancak sonuç alınamadı. Veterinerlerin çabası, onu hayatta tutmaya yetmedi.

Geride o güzel yavrunun gözlerinin içindeki hüznün okunduğu bizlere bakışı vardı. Belki de lisanı haliyle bizlere şunları diyordu. “Ben bir köpeğim. Sizler insanoğulları; sizler birbirinize köpek diye hakaret eder ve bunu kendinize yapılmış küfür sayarsınız. Ama şu yaptığınızı hiçbir köpek yapmazdı. Keşke sizde benim gibi olsanız” demiş midir.

Ben vicdanıma baktığımda, o resmi ve görüntüyü her gördüğümde yüreğimin kan ağladığını, gözlerimin buğusunu görüyorum. O resimde hep yavru köpeğin insana ve insanlığa “utanın, utanın, utanın” sözlerini fısıldadığını duyuyorum.

Eşrefi mahlukat (yaratılmışların en şereflisi) olarak yaratılmış insanlığın “esfel-i sâfilîn” (aşağıların en aşağısı) derecesine düşmesini hayret, dehşet ve üzüntü ile izliyorum.

Üzülüyorum insanlığa ve insanlığıma…

Böyle olmamalıydı. Bir şeyler eksik. Ve bir şeyler yapmalı.

Peygamber efendimizin nur efşa sözlerinden birisi: “Hepiniz çobansınız. Hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Âmir memurlarının çobanıdır. Erkek ailesinin çobanıdır. Kadın da evinin ve çocuğunun çobanıdır. Netice itibariyle hepiniz çobansınız ve hepiniz idare ettiklerinizden sorumlusunuz.” 

Çoban saflığı ve samimiyeti temsil eder. Dünyada sorumsuz kimse yoktur. Yaşadığı sürece herkes ya yönetici veya yönetilendir. Yönetenler idâre ettiklerinden, yönetilenler de kendilerine emanet edilen işlerden sorumludur.

Şu dünya içindekilerle birlikte hepimize emanettir ve hepimiz çobanız.

O halde yapılması gereken emanete sahip çıkmak ve sorumluluğu üzerimize almak gerekir. Hepimiz elimizi taşın altına sokmalıyız. Siyasilerimiz, polisimiz, medyamız, sivil toplum kuruluşlarımız ve hepimiz hep bir ağızdan haykırmalıyız. Artık gür bir sesle çığlık çığlığa hep beraber haykıralım.

Vahşetin olduğu yerde insanlık, insanlığın olduğu yerde vahşet olmaz…