
ZEKANIN GÜZELLİK İLE KAVGASI
Bir yıl daha geçti. Değişen bir şey olmadı. 8 Mart günü geldi çattı. Kadın işçilerin erkek işçilerden daha düşük ücret almasını protesto eden tekstil işçilerinin New York’taki fabrikada yanışının üzerinden tam 168 yıl geçti. Eee! Bir şey değişti mi?
Kağıt üzerinde evet. Pratikte hayır!
İlk bakışta değişti gibi görülüyor ta ki kadınlar işe başvurana kadar! Başvurularında bu defa da evli misin? Bekar mısın? Yakın bir zamanda doğurmayı düşünüyor musun? Soruları üzerinden baskı altında bırakılıyorlar. Ailede çocuk bakımı için kariyerinden vazgeçen hep kadın oluyor.
O yüzden 8 Mart’ta sesini ne kadar yükseltirlerse yükseltsinler çok küçük bir azınlık kadın grubu çalışma hayatında başarıyı yakalayabiliyor. Onlar da genellikle doğurmayarak, evlenmeyerek ya da aşkları yerine kariyerlerini seçerek bedel ödüyorlar. Hem çocuk yaparım hem kariyer yaparımın sonu mutsuz çocuklar, mutsuz anneler, bencil kocalar oluyor.
Halbuki kadın o kırılgan bedeninin içinde ne bitmez-tükenmez enerjilere gebedir… Doğuran, pişiren, diken, temizleyen, yöneten, düşünen, korkmadan ilk adımı atan, risk alan, seven, koruyan, olayları bütün ayrıntılarıyla görebilen, analiz edebilen, kim bilir daha neler neler…
Bugün en demokratik dediğimiz ülkelerde bile kadınlar bir şekilde haksızlığa uğramaktadırlar. Ya güzel olmalıdır kadın. Ya da zeki. İkisinin birden kadın bedeninde bulunması istenmez. Bu, dünya kurulduğundan beri böyledir.
Ah Havva! Vermeyecektin o elmayı Adem’e! Onu o tatlı cennetinde bırakıp sen tek başına inecektin gezegene! Bak bakalım o zaman bu kadar acı çeker miydin!
O elmayı merak ettiğinden beri kadınlar, önce şeytan sonra cadı günümüzde ise baştan çıkarıcı cazibenin suçlusu bir varlık olarak kabul edilmektedir.
Söyleyecek milyonlarca cümlesi, yapmak istediği bir sürü projesi görmezden gelinerek küçümsenir. Bir de özgür bırakıyormuş gibi yapıp son sözü kadına vermekten imtina edenler var. Kadın da yorulur, bıkar, pes eder çoğu zaman ve erkek egemen dünyanın eline tutuşturduğu soruları soran televizyonların süs bebekleri, şirketlerin telefonlarına bakan basit işler müdüreleri olmayı kabule geçerler.
Oysa bir kadın en çok zekası küçümsendiği, güzelliği şehvet uyandırıcı olarak algılandığında incinir.
Bırakın artık şu kadınları kendi hallerine. Siz erkekler gözlerinize, düşüncelerinize, algılarınıza çeki düzen verin kadının ne giyeceğine, ne yiyeceğine, ne diyeceğine karışacağınıza.
Kadınların cinsiyetçi yaklaşımlardan kurtulduğu, zekası ile onurlandırıldığı, güzelliğinin bir meta haline gelmediği bir dünya diliyorum.
Berna Deveci
BFDK Üyesi